Marsel İlhan geçen yıl Amerika’da Türk tenis tarihinde bir ilki başardığında bu ülke basını Tabata’nın 8 milyon dolarlık bonservisiyle meşgul olduğu için ne doğru düzgün bir analiz, ne de bir röportaj yayınlayabildiler. Bu yıl Avustralya’da da çok büyük bir iş başaran Marsel, yine basınımızın ilgisini çekmeyi başaramazken onu desteklemeye giden Türk taraftarlar medyanın hedefi haline geldi iki gündür.
Fransa Açık’ı hiç izlemesem, Sırpların, Yunanların maçlarında yaşananları bilmesem basit hatayı alkışlayan ilk tenis izleyicisinin Türkler olduğuna inandıracaklar beni. Onlar da yapıyorsa doğrudur meselesi değil bu tabii. Ama kendini aşağılamaya, küçük görmeye o kadar meraklı bir ülkeyiz ki bugüne kadar tenisle ilgili verdikleri haberler Kournikova ve Sharapova resimlerinden ibaret olan gazeteler bile tenisin nasıl izleneceği, etiği, ahlakı konusunda ahkam kesip, iftira atmaktan çekinmiyor. Şilililerin maç sonrası yaktığı meşale, Türkler tarafından atılmış oluyor, Eurosport bu rezilliklere dayanamayıp yayını kesmiş oluyor. Ve bunları uydurmaktan çekinmeyenlerin adı gazeteci, yorumcu oluyor bu ülkede.
Ne gerek var ki açıp Marsel’in, Gonzalez’in yorumlarını okumaya? Marsel’in destekten memnuniyetini, Gonzalez’in maçın atmosferini çok eğlenceli bulduğunu aktarmaya? Basın zerre önem vermezken ordaki insanlar Marsel’i, İpek’i destekleyip motive etmeye çalışıyor. Ortada ne Gonzalez’e ne de Şilililere yönelik bir saldırı, olumsuz bir durum var; sadece diğer pek çok taraftar grubu gibi destek veriyorlar. Bu desteğin dozu zaman zaman ayarlanamamış olabilir ama “Avustralya Açık’ın 105 yıllık tarihinde görmediği zulüm” gibi bir tabire ancak gülünür.
Tenis izlemeye layık olmayan, bulaştığı her sporu çekilmez kılan zavallı Türk güruhunun meziyetlerini sıralamaya, yapılan haberleri, gerçekleri çarpıtmaya ayrılan vaktin yüzde biri tenisçilerin isimlerini doğru yazmaya ayırsalar keşke. Basit hatayı alkışlayan, tenis kortlarında coşkulu ve gürültülü destek veren tenis seyircisi çokça bulunur da Simon’u önce elemelerden getirip sonra 25 yıllık adını değiştiren tenis haberleri ancak burada görülür.
Fransa Açık’ı hiç izlemesem, Sırpların, Yunanların maçlarında yaşananları bilmesem basit hatayı alkışlayan ilk tenis izleyicisinin Türkler olduğuna inandıracaklar beni. Onlar da yapıyorsa doğrudur meselesi değil bu tabii. Ama kendini aşağılamaya, küçük görmeye o kadar meraklı bir ülkeyiz ki bugüne kadar tenisle ilgili verdikleri haberler Kournikova ve Sharapova resimlerinden ibaret olan gazeteler bile tenisin nasıl izleneceği, etiği, ahlakı konusunda ahkam kesip, iftira atmaktan çekinmiyor. Şilililerin maç sonrası yaktığı meşale, Türkler tarafından atılmış oluyor, Eurosport bu rezilliklere dayanamayıp yayını kesmiş oluyor. Ve bunları uydurmaktan çekinmeyenlerin adı gazeteci, yorumcu oluyor bu ülkede.
Ne gerek var ki açıp Marsel’in, Gonzalez’in yorumlarını okumaya? Marsel’in destekten memnuniyetini, Gonzalez’in maçın atmosferini çok eğlenceli bulduğunu aktarmaya? Basın zerre önem vermezken ordaki insanlar Marsel’i, İpek’i destekleyip motive etmeye çalışıyor. Ortada ne Gonzalez’e ne de Şilililere yönelik bir saldırı, olumsuz bir durum var; sadece diğer pek çok taraftar grubu gibi destek veriyorlar. Bu desteğin dozu zaman zaman ayarlanamamış olabilir ama “Avustralya Açık’ın 105 yıllık tarihinde görmediği zulüm” gibi bir tabire ancak gülünür.
Tenis izlemeye layık olmayan, bulaştığı her sporu çekilmez kılan zavallı Türk güruhunun meziyetlerini sıralamaya, yapılan haberleri, gerçekleri çarpıtmaya ayrılan vaktin yüzde biri tenisçilerin isimlerini doğru yazmaya ayırsalar keşke. Basit hatayı alkışlayan, tenis kortlarında coşkulu ve gürültülü destek veren tenis seyircisi çokça bulunur da Simon’u önce elemelerden getirip sonra 25 yıllık adını değiştiren tenis haberleri ancak burada görülür.
0 yorum:
Yorum Gönder