Skorboarddan maç takip etmek hakikaten berbat bir şey. İnsanı 15, 30, 40 sayılarından nefret ettiriyor. Dün Marsel'in maçı büyük bir çekişme ve heyecana sahne oldu, bilgisayar başında sadece skora bakarak maçı takip etmek de ayrı bir stres zaten. İlk seti 5-5'ken servis kırdırıp 7-5 kaybeden Marsel, 2. seti 6-1 kazandı. 2 kez maç için servis atma şansı, 1 tane de maç puanı yakaladı ama faydalanamadı bu fırsatlardan. Sonrasında 4 maç sayısı çevirse de final setini 11-9 ile kaybederek son eleme maçında ana tabloya veda etti; yani en azından sabaha kadar biz öyle sanıyorduk.
Dün lucky loser hesapları yapmaya ne mecalim vardı ne de kendimi boş yere ümitlendirmek istedim açıkçası. Sabah Giles Simon'un sakatlığı sebebiyle çekildiğini ve lucky loser olarak kuradan Marsel'in çıktığını duyunca çok sevindim tabi. Üstelik Kindlmann Davydenko ile eşleşirken Marsel, Grosjean gibi umutlarımızı sürdürebileceğimiz bir kura çekti.
Grosjean, 1978 doğumlu Fransız bir oyuncu. Amerika Açık hariç 3 Grand Slam'de de yarı final görmüş; 2002'de 4 numaraya kadar yükselmiş bir isim ama eskide kalmış tabi o yıllar. En son 2008'de Avustralya'da 3. turu görmüş, geçen sene ise elemelere dahi katılamamış hiçbir Grand Slam'de. Bu yıl ise wild cardla turnuvaya dahil olmuş.
Marsel, şansı bu kadar yaver gitmişken bu fırsatı iyi değerlendirip Amerika'daki gibi 2.turu görür umarım. 2. tura yükselmesi halinde muhtemel rakibi Fernando Gonzales olacak.
Bahisçiler Tenisçilerin Başını Ağrıtıyor
2 ay önce
0 yorum:
Yorum Gönder